çorak topraklar kurumuş ağaçlar suyu çekilmiş göller ne var ki ayaklarım sağlam tarla törpüsü köstebekler ve fareler Mezopotamya’da eritiyor güneş toprağı ve pamuk toplayan kadınları eriyor kadınlar güneşte toprağı temizlemek...
gülendam sevdanın ikiz arkadaşışiirlerimi göz yaşlarımdan dinle / hani gülendam rüzgâr ekecektik denizin en koyu mavisinesevda içip fırtına biçecektikhani gülendam dağların sevdası üzerine ant içmiştikhani gülendam sevdanın elinden tutup ağlamayacaktıkkırmızı...
sisli keskin bir soğuk vardı şubatta hırçın dalgalı denizler üşümüş göller hüzünle buz tutmuştu yürekler barbarca dağlanmış hınçla örtüler yırtılmıştı yirmisekizşubattı /post modern olsundu zulüm çoğalsındı ve ezilsindi bütün inananlar/...
ufukta kaybolan güneş aydınlatmayacak mısın dünyamı karanlıklara mı terk edeceksin zindanımı Mustafa KÜÇÜKTEPE
ruhumun çıplaklığına kandıbaykuşlarölümcül kuşlar gece aydınlığınamartılar sesime aldandızehirli sesimboğuldu fırtınalardagemiler limanaparmaklarım bahara çıkamaz olduzehirli sesim her şeyi ve herkesi aldatmıştı Mustafa KÜÇÜKTEPE
yeni doğan güneşin umut dolu çocukları gül atıyorlar yarına alınlarında tebessüm ışıkları parlıyor taze kanları dolaşıyor damarlarında parmak uçlarıyla dağlara yarınları çiziyorlar gözleri ufukları arıyor denizler kabarıyor sevinçten bahar yeniden...
bir aralık yağmur ıslatıyor akşamı avuçlarımda kavrulan hayallerimi yalnızlığımı sokak çocuklarının gözyaşlarına asılıyorum akşamları deniz kızıllığı takılıyor oltama deniz kızlarının düşleri deniz analarının kutsallığı takılıyor anılarıma bir aralık yağmur ıslatıyor...
vakte kan düşerken anılarımı ararım yanı başımda cananı sayıklarım heyula girdabına batarken parmaklarım Mustafa KÜÇÜKTEPE
bir sabır noktasında çözümler düğümlendi dilimde kelimeler uzak kaldı ufkun bir ucunda ya da dağarcığımda sallandı saltanatım beyaz ayalarımdan kalemler uzak kaldı uçsuz bucaksız alemde haykırdım tek başıma ıssız mağaralarda...
biliyorum sevdiğim uzaklardasın uzaklarda senin yüreğin tel tel saklı kokuların dudaklarımda avuçlarımda hayallerin biliyorum ah ne olurdu sözlerini saklasaydım kulaklarımda geceleri baykuşlar ötmeseydi yengeç kıskacına düşmeseydi duygularım ah ne olaydı...
bir isyana gebedir damarlarımda dolaşan kan bir sancıyı müjdelemekte toprak bir keder gezinmekte semada kalbim uysal bir direnişi seziyor ölüm vakti Mustafa KÜÇÜKTEPE
gecelerokabul etmeyip türkülerimi reddettiğindekaranlık olur etrafsazlar çalar zulmetin inadınaağaçlara dinletirdi kahırlarımıyalnızdı okaranlık onu da sarmıştıkaplamıştı rüyalarını türküleriminkimsesizdi oçiçeksizkalpsiztopraksızya sonbahar olmasaydıkiminle çekerdi bu yükleri sırtındadağ yamaçlarınaçile kokuyordu her tarafındankahır esiyordu rüzgarlarla...