SEVGİ DOLU YEDİ GÜZEL ADAM VI Alaattin ÖZDENÖREN
- 3.058 kez görüntülendi
1940 yılında Kahramanmaraş‘ta doğmuştur. Öğrenimine Kahramanmaraş’ta başlayan ÖZDENÖREN, babasının memuriyeti nedeniyle öğrenimini Malatya, Tunceli ve İstanbul gibi ayrı şehirlerde tamamlamıştır. 1966 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirip çeşitli şehirlerde öğretmen olarak görev yaptıktan sonra atandığı Kültür Bakanlığı Müşavirliğinden 1991 yılında emekli olmuş ve 1997 yılında Balıkesir’e yerleşmiştir.
DÖKÜLÜŞ
Baktıkça gözlerine derinden
Üstüme başıma güller dökülür.
Ve her şey kopar yerinden
Bir buluş bir gülüş ve unutuş ellerinden
Ellerinden beyazlıklar dökülür
Düşlerim ki, kuşatır gökyüzünü
Sonra yıldızlar dökülür
Geçerim arasından kimsesiz çocukların
Ağaçlardan ağıtlar dökülür
Akar saçlarımdan yalnızlığın ırmağı
Kalbime dökülür.
ÖZDENÖREN ‘in şiirine yalnızlık, ayrılık ve ölüm temaları hakimdir. Şair, çeşitli röportajlarında şiirinin İkinci Yeni ile başladığını ifade eder. 1996 yılında çıkardığı “Yalnızlık Gide Gide” adlı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü kazanan ÖZDENÖREN, şiir kitaplarının yanı sıra “Unutulmuşluklar” ve “Açılı/yorum” gibi farklı türlerden eserlerle de okurlarına ulaşmıştır.
2003 yılında Bursa Uludağ Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümünde tedavi gördükten sonra Balıkesir’e dönen şair, 26 Haziran 2003’te hayata gözlerini kapamıştır. Şairin cenazesi Balıkesir Başçeşme Mezarlığı’na defnedilmiştir.
KALANLAR
uçsuz bir dinleyişle dinle
üstlen çöllerdeki rahmeti
ey gürleyen yalnızlığımız
yolumuzu gözleyen
toprağa girdiğimiz vakit
uğultulu derinlikler kalır.
duy unutuş rüzgârının
açtığı son kapı benim
çekilince kalbimin suları
geriye senden başka ne kalır.
Alaattin ÖZDENÖREN biraz da ikiz kardeşi Rasim ÖZDENÖREN’in gölgesinde kalmıştır. Çok fazla yazmayan yazdığında kaliteli ürünler ortaya koyan değerli bir edebiyatçımızdır. Kendisiyle tanışma imkânım hiç olmadı. Ürünlerini Ayvakti dergisinden okuyordum. Bir de duydum ki Alaattin ÖZDENÖREN rahmeti rahmana kavuşmuş. Allah rahmet eylesin. Sağ iken Ay Vakti Dergisinde kendisiyle Güneş Donanması üzerine yapılan bir söyleşi yayınlanmıştı. Söyleşiden bir kısmını buraya alıyorum:
“Güneş Donanması’ndaki şiirinizden bahseder misiniz?
Bu şiirler 1957-1975 yılları arasında yazılmış. 18 yıllık bir zaman aralığı. Bu zaman zarfında Maraş’ta yerel gazetelerde, bazı dergilerde yayımlanmış şiirlerim var ama onları şiirden sayamadığım için kitabıma almadım. “Habersiz” adlı şiirim hariç diğer şiirlerim Diriliş ve Edebiyat dergilerinde çıktı. İlk şiirim olarak kabul ettiğim “Habersiz”, “Hamle” dergisinde çıktı. On yedi yaşımdaydım. Bu dergi Maraş Lisesi Kültür Kolu’nun yayım organıydı. Kurucusu Nuri Pakdil. Pakdil’in bir de arkadaşı vardı: Beşir Dirikol. Bu Dirikol’un Hamle dergisinde “Hudutlar Hanı” diye bir şiiri çıkmıştı. Çok beğenmiştim. Bir şiirine de Türk Dili dergisinde rastlamıştım. Çok güzeldi. Sonra ne oldu bilmiyorum. Sırra kadem bastı. Siirtliydi, Siirt’te oturduğunu işitmiştim. İki güzel şiirle tarihe karıştı. Bu iki şiir bulunabilir. Bu Hamle dergisinde Sezai Karakoç’un da bir şiiri çıkmıştı. İçinde “Bir ırmağın ortası yoksa seni mi hatırlayacağım” dizesi geçen şiir. Bu, Karakoç’tan okuduğum ilk şiirdi ve benim için yenilikti. Daha sonra elden ele dolaşan “Monna Rossa” benim de elime geçti. Karakoç’tan okuduğum ikinci şiir.
Güneş Donanması’ndan sonra yine Diriliş, Kayıtlar ve Simya dergilerinde yirmi sekiz şiirim yayımlandı. Sonra Güneş Donanması’ndaki şiirlerle birlikte, sonradan yazmış olduğum şiirler, “Şiirler” başlığı altında İz Yayıncılık tarafından basıldı. Şimdi yeni şiirlerim var. Üç yeni şiir. Bir tanesi de tamamlanmasını bekliyor. Bu benim son atılımım olacak. Benim bütün şiirlerimde lirizm egemendir. His ve fikir dünyamın ukdeleri, dış dünyanın lirizmine bürünür, böylece şiirim doğar. Dünya tablosu karşısında çaresiz ve yitik insanın teselli kaynağıdır şiir. Şair cansız maddeye kulak vermez. Çünkü soyut kanunluluk ve dolayısıyla şiir cansız maddeye kulak verilerek elde edilemez. Bunu kabul edemeyiz. Soyut kanunluluk ve şiirin insanın organik yapısında mevcut olduğunu kabul etmek mantıkî bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. Hislerimiz zaten soyuttur. Yer kaplamaz, yaşanılır. İşte yaşanılırlığı şair, şiire döker. Başkaları da o şiirlerde kendisini bulur…” (AyVakti 30. Sayı 2002 )
Alaattin ÖZDENÖREN’in şiirlerinden bir kaçını paylaşarak yazımıza son verelim:
GÜNEŞ DONANMASI
Kente giren ilk muhacir
Altın ışıklarıyla donanmış güneşin
Göğsünde iri bir gül
Bilinmez serüvenlere işaret.
Garson bir çay acele olsun
Cevap bekleyen biri var çünkü
Hangi sur taşının altında kimbilir
Emniyete alınmış yalnızlığıyla.
Bu kente bir tek kapıdan girilir
Sürünerek otlar boyu
Ölüm sularından içilir.
Haydi muhacir kalk
Önce gider susuzluğunu
Sonra sevgiyle uyandır çocukları
Yüzlerinde yeni haberler uçuşan.
Ve öğret onlara
Kelimelerin nasıl dizildiğini
Usta askerler gibi.
BÜYÜK DOĞU
Sevgili perçemin yüzüme düştü
Kalbimin en derin yerine düştü
Ve sabah yıldızı döndü dolaştı
Kimsesiz çocuklar evine düştü.
Kurdu yüceltilmiş sarp otağını
Yürüdü, yürüdü dağlar üstüne
Serpti ışığını karlar üstüne
Parçalanmaz sanılan ağlar üstüne
Yaslı annelerin önüne düştü.
Kara ormanların uğultusunu
Kuruyan otların en kurusunu
Yalaz başakların sarartısını
Ağaran gönüller savruntusunu
Yeşertti, yeşertti eline düştü.
Düşündüğü uzun yolculukların
Sonsuza gidip gelen salıncakların
Gökte gülümseyen bulutcukların
Yağmur oldu yağdı izine düştü.
Aldı ovaların kızartısını
Uçuk gözlerinin karaltısını
Gül perilerinin sevdalısını
Dövünen Sakarya’nın seline düştü. (Ay Vakti Yıl: 2 Sayı: 15, Aralık 2001)
https://www.kayserianahaber.com/sevgi-dolu-yedi-guzel-adam-vi-_m5696.html