- 905 kez görüntülendi
Arılar
Hafta sonu birkaç arkadaşla bir vesileyle Kahramanmaraş’a gittik. Sabah erkence çıktık yola. Yolculuk dostlarla güzel olur bizim gezimiz de güzel oldu.
Yağmur düştü yolumuza
Dolu kar vurdu
Yiğit yiğide yanaşmak
Yine kâr oldu
Gönül gönüle değince
Yol mu dayanır hey dost?
Yol mu dayanır?
Arif olan söylemişti
Bu yol çetindir
Gözümün Nuru Peygamber
O da yetimdir
Omuz omuza verince
Yol mu dayanır hey dost?
Yol mu dayanır?
Zaman sevdamıza gebe
Asla bükülme
Elbet bu yol düze çıkar
Sakın dökülme
Dönüp Hakk’a yürüyünce
Yol mu dayanır hey dost?
Yol mu dayanır?
Yolda değişik konulardan bahisler açıldı. En çok da arılar konusu ilgimizi çekti. Arıcılık da yapan dostumuza sağdan soldan, aklımıza takılan onlarca soru sorduk. O da bildiği bir çok bilgiyi paylaştı bizimle. Konuyu araştırarak sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle Kur’an-ı Kerim’ de Nalh suresi olduğunu ve bal arısından söz edildiğini belirtmeliyim. Diyanet tefsirinde “Sûre genellikle 68. âyette geçen “bal arısı” anlamındaki Nahl ismiyle anılmıştır.” denilmektedir. 68. ve 69. ayetlerde “Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin. ( 68) Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!” Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır. (69) “İlham etti” şeklinde çevirdiğimiz evhâ fiilinin türetildiği vahiy kavramı [farklı anlamları için bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm A) Tanımı ve özellikleri 2. Vahiy” başlığı] burada “canlının kendisine yararlı olanları alması, zararlılardan sakınması ve kendi geçimini sağlaması hususunda muhtaç olduğu becerileri Allah Teâlâ’nın onda yaratması” anlamındaki ilham karşılığında kullanılmıştır (Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, III, 1156). Psikolojide buna içgüdü denmektedir.
Arıya yapması ilham edilen “yuvalar”dan maksat, arıların ağaç kovukları gibi uygun doğal mekânlarda veya insanların özel olarak hazırladığı kovanlarda kendi ürünleriyle oluşturdukları petekler ve her petekte bulunan altıgen gözcüklerdir. Bal arısı, Allah’ın verdiği ilham veya içgüdü sayesinde, bizzat kendisinin ürettiği bal mumuyla kendi yuvasını yapmakta, dalak içine milimetrik ölçülerle altıgen prizma şeklinde gözcükler yerleştirmektedir. Âyetteki deyimiyle “her türlü besleyici ürünler”den nektar denilen bal ham maddesi ve çiçek tozu toplayarak bunları hem kendi tüketimi için hem de bal ve bal mumu yapmak için değerlendirmektedir. Bu arada meyve, sebze ve ekinlerde tozlaşmayı sağlama konusunda da bütün diğer böceklerin toplamından daha fazla iş görmektedir.
Âyette arının ürettiği madde için “şerâb” (şerbet) kelimesinin kullanılması ilgi çekicidir. Arı topladığı nektarı, normal midesinden ayrı, özel olarak bu maksatla yaratılmış bulunan bal midesine toplayıp kovana taşımakta; burada bir genç arı bu maddeyi hortumuyla emip kendi midesine aktarmakta ve onu şerbet kıvamına gelecek şekilde işleme tâbi tutmaktadır. Artık bal hâsıl olmuştur; bundan sonra şerbet peteklerde bir süre havalandırılarak katılaşması sağlandıktan sonra, üzeri bal mumuyla kapatılıp izole edilmek suretiyle bozulması önlenir. Böylece Allah’ın lutuf ve ihsanıyla insanlar için besleyiciliği yanında şifa değeri de taşıyan yeni bir besin daha ortaya çıkmış olur. Bütün bunlar olağan üstü bir sanat kabiliyetinin tezahürü olup Allah’ın yaratıcı kudretini ve hikmetini hesaba katmadan, basit bir hayvanın böyle bir eseri ve ürünü nasıl meydana getirebildiği sorusunu cevaplandırmak mümkün değildir. “İşte bunda da düşünen bir topluluk için delil bulunmaktadır.”
Kurtubî’ye göre âyetin “Onda (balda) insanlara şifa var” meâlindeki kısmı, bazı mutasavvıfların, “Velîlik makamına ulaşmak için belâlara razı olmak gerekir, velîye tedavi câiz değildir” şeklindeki fikrini çürütmektedir (X, 145-146). Balın şifalı olduğuna dair bazı hadisler de rivayet edilmiştir (bk. İbn Kesîr, IV, 501-503; Şevkânî, III, 200); ayrıca modern tıpta da bileşimindeki sakaroz, friktoz, protein, asit, organik ve madenî maddeler dolayısıyla balın hem şifa verici hem de koruyucu bir özelliğe sahip olduğu kabul edilmektedir.
“Rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!” şeklinde çevirdiğimiz cümle, arıların uçuşlarında izlediği yolların da farklılığına ve ilginçliğine dikkat çekmektedir. 1940’larda yapılan bir tesbite göre arılar, genellikle güneşin konumundan yararlanarak yönlerini ayarlamakta; ayrıca rüzgârın yönü, dünyanın manyetik alanı gibi başka imkânlardan da yararlanmaktadır. Arıların, kovan üzerinde daire veya 8 çizerek birbirlerine yol tarif ettikleri, çiçek alanları hakkında bilgi aktardıkları, bu bilgileri alan diğer arıların, bilmedikleri çiçek alanlarını kolaylıkla buldukları, dönüşlerinde ise “arı hattı” denilen en kestirme yolu kullandıkları da bilinmektedir. Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 416-418
Bu meal ve tefsirden arıların, Allah’ın sayısız mucizelerinden ve insanlara verdiği mükemmel nimetlerden birisi olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Yine polen, arı sütü, propolis ile ilgili ile de epeyce konuştuk. Onları da bir diğer yazımızda paylaşalım inş.
https://www.kayserianahaber.com/yol-sohbetleri-1-_m5353.html?yazar=2509