- 2.324 kez görüntülendi
Adil Erdem BAYAZIT
Kendisiyle ilk defa Anadolu yakasında Ayvakti dergisinin bir etkinliğinde karşılaştık. Çok mütevazi, narin bir kişilikti. Eşi ve kızıyla gelmişti programa. Daha sonra Sivas’ta yine bir şiir programında beraber olduk. Kalacağımız termal otele Ay Vakti dergisi genel yayın yönetmeni Şeref AKBABA ile erken gitmiştik. Dediler ki Erdem Bey trenle geliyor biraz geç gelecek. Ben de bekledim, geldiğinde otelin kapısında karşıladım. Odasına kadar eşlik ettim. Elindeki küçük valizi almak istedim. “Kendim taşırım” dedi. Vermek istemedi. İyi geceler dedim ayrıldım. Sabah kahvaltıyı birlikte yaptık. Birlikte Sivas turu yaptık. Akşam beraber şiirlerimizi okuduk. Yemek yedik yine otele döndük. Ertesi gün uçak Tokat’tan kalkacaktı. Tokat’a belediye başkan yardımcısı Erdoğan TUNÇ da geldi. Beraber gezdik, muhabbet ettik. Uçakla İstanbul’ a döndük. Hayatında iki defa aynı programda birlikte olduk. İki yıl sonra, 5 Temmuz 2008’ de Erdem BAYAZIT aramızdan ayrıldı.
“Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.”
O zaten ölümsüzlüğün tadına varan, ölümden korkmayan, onu bir ‘şeb’i aruz’ gören bir insandı.
“Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün
Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın”
Allah rahmet eylesin.
1939 Yılında doğan, ilk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamlayan BAYAZIT, sırasıyla 1953’te İstiklal Ortaokulu’ndan, 1959 yılında ise Kahramanmaraş Lisesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yükseköğrenimine başlayan şair, tahsiline iki yıl kadar bu üniversitede devam ettikten sonra geçim sıkıntısı nedeniyle 1961 yılında öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne nakleder. BAYAZIT, 1963 senesinde yüksek öğrenimine ara vererek askere gider. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak Burdur iline bağlı Çuvallı, Yeşilova köyünde yapan şair, askerden döndüğünde ise tahsil hayatında büyük bir değişiklik arz edecek yeni bir kararı uygulamaya başlar. Zira Hukuk Fakültesi’nde başladığı tahsil hayatına artık Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde devam edecektir. 1971 yılında buradan mezun olan BAYAZIT, memuriyet hayatına atılır ve edebiyat öğretmeni olarak Kahramanmaraş’ta aynı zamanda kendi okuduğu lisede vazifesine başlar. Mezun olduğu Kahramanmaraş Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan şair, daha sonra Kahramanmaraş İl Halk Kütüphanesi’ne müdür olur.
İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş günlerinde genel sekreter olarak vazife alan şair, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı’nda basın bürosu memurluğu, Millî Kütüphane süreli yayınlar şube müdür yardımcılığı görevlerinde de bulunmuştur. Erdem BAYAZIT, daha sonra Sanayi Bakanlığı insan gücü eğitim daire başkan yardımcılığı görevini yürütürken istifa ederek kurucusu olduğu Akabe Yayınları’nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlenir.
Henüz öğrencilik yıllarında şiir yazmaya başlamış olan BAYAZIT, Edebiyat ve Mavera dergilerinin kurucuları arasında yerini alır. İlk şiir kitabı olan Sebeb Ey, 1972 yılında Edebiyat Yayınları arasında, son şiirleri Risaleler başlığıyla 1987’de Akabe Yayınları tarafından neşredildi.
1981 yılı Temmuz ayında Ajans 1400 adlı bir firmanın film ekibiyle beraber Afganistan’a doğru yola çıkan şair, Şenol Demiröz, Yücel Çakmaklı, Ahmet Bayazıt, Çetin Tunca, Halil İbrahim Sarıoğlu ve Necdet Taşçıoğlu ile birlikte Pakistan’ın Peşaver kenti başta olmak üzere İran, Hindistan ve Afganistan‘ı gezdi. Gezi izlenimlerini topladığı İpek yolundan Afganistan’a başlıklı eseriyle 1983 yılında Türkiye Yazarlar Birliği‘nin Basın Ödülü’nü kazandı.
1984’te Akabe Anonim Şirketi’nin İstanbul’a taşınması kararıyla bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. Devlet Planlama Teşkilatı’na sözleşmeli personel olarak giren şair, 1987 yılı seçimlerinde Kahramanmaraş’tan milletvekili adayı oldu. 29 Kasım 1987 milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi’nden Kahramanmaraş milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 18’inci yasama döneminde görev aldı.
1988 yılında Risaleler başlıklı şiir kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü kazandı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymayan BAYAZIT, İstanbul’a yerleşti. Evli ve dört çocuğu olan BAYAZIT’ın şiir ve yazıları Açı, Hamle, Çıkış, Yeni İstiklal, Büyük Doğu, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim ve Hece dergilerinde yayınlandı.
“Onunla birlikteyken sanki büyük bir dünya salonunda direnen bütün insanlığın toplantısında olduğumuzu farz ederdik. Kapı aralandığında davudi bir sesle seslenirdi hepimize;
“Ne tuhafsınız dostlar
Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
Yükselmek varken ölümsüzlüğe.”
Kırbaç gibi ruhumuza dokunan bu mısralar yeni bir mevsimi, yeni bir zamanı yeni bir hareketi haber vermekle kalmaz, “Büyük Doğu” mensubiyetiyle, “Diriliş” neslinin tavır ve duruşunu harekete geçirirdi.” (Recep GARİP, Yedi Bilge, 229-230)
“O, benim için “ayrıntı avcısı” diyordu. Ben de ona şiir avcısı derdim. Şiir avcılığı şuradan geliyor. Maraş Lisesi’nde okuduğumuz yıllarda (1955-58) ben, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin hemen her yerinde yayınlanan edebiyat dergilerine aboneydim. Dergiler geldikçe bizim evde toplanır, o ayın edebiyat aktüalitesi üzerine konuşurduk. Cahit, onun kardeşi rahmetli Sait, Erdem, Alaeddin ve başka arkadaşlar… Erdem’le Alaeddin o ayın en iyi şiirlerini kendilerince seçerler ve kısa sürede ezberlerlerdi. Sonraki buluşmalarımızda, özellikle geceleri, Batı Park istikametindeki caddeyi arşınlarken, bir yandan da bu ikisinin ezberlediği şiirleri dinlerdik. Şiir avcılığı buradan geliyor. Birçok şiir bizim hafızamıza onların inşadıyla nakşedilmiştir. Yumuşak, davudî sesiyle şiir okumanın hakkını verirdi.
…
Erdem şiirden hiç kopmadı. Son yıllarında lirizme yatkınlığı ağır bastı. Ancak şiirinin temel özelliği vurgulu olmasında öne çıkar. Ben bu şiiri “ünlemli şiir” olarak nitelemiştim. Ünlemli ve mesajını belli etmekten sakınmayan bir üslup
…
Şiirini ilhamla yazdığını söylerdi. Kimi zaman bana “Rasim, bana bir kelime ver, sana bir şiir kaldırayım” derdi. (Rasim ÖZDENÖREN, Yeni Şafak, 9 Temmuz 2020)
Erdem BAYAZIT’ın şiiri Cahit Zarifoğlu gibi karışık imgelere, uzak çağrışımlara başvurmaz. Cahit Zarifoğlu, Müslümanın yaşantısının özenilir ve özlenir yaşantı olduğunu belirleyebilmek için çoğunlukla anılara yönelir, toplumun bilinçaltını dile getirir. Erdem BAYAZIT’taysa bilinçaltı yok gibidir, geçmişe değil, geleceğe yöneliktir ve bu görünümüyle köktenci (radikal) bir niteliktedir şiiri. Onun geçmişe yönelişi bile bir hesaplaşma biçiminde ortaya çıkar, yitirilmiş geçmiş için hesap sorar: “Biz vardık, şimdi o biz nerede.” (Sebeb Ey, s. 16). Bu yanıyla Erdem BAYAZIT,, Akif İNAN’dan da ayrılır. Akif İNAN, kendine özgü bir dünya kurmuştur, bu dünyada her şey yerli yerindedir, yerleşmiştir ve İNAN, bu yerleşik düzen içinde konuşur. Erdem BAYAZIT’sa zamanından ve çevresinden memnun değildir. Varolan bir düzenden kurtulup, yeni bir düzen aramanın ardındadır. Daha açık bir deyişle şiirlerinin işlevleri ayrıdır. Akif İNAN, var olacak bir dünyayı varmış gibi göstererek ve okuyucuyu o dünyaya çekerek anlatır ülküsünü, o ülküyü okuyucunun düşüncesine sindirmek, onda yaşatmak ister gibidir. Erdem BAYAZIT’sa varolan dünyayı bir olgu, değiştirilmesi gereken bir veri olarak kabullenir ve o ülkünün geleceği muştusunu, umudunu verir. Alâeddin ÖZDENÖREN’in şiirindeyse fikrî yapı iyice gizlenmiştir, onun şiirinin fikrî altyapısı yer altı suları gibi derinlerdedir, BAYAZIT’ınki gibi dışarıya yansımaz. ( http://www.yazinulkesi.com/erdem-bayazit )
Alim KAHRAMAN bir söyleşide Erdem BAYAZIT için: “bir ses olarak etkiledi o edebiyatımızı. Tok, yiğit, erkek ses olarak… Bir o kadar da naif duyarlıklar taşırdı bu ses içinde. Gençlere mütevazı ve samimi duruşuyla, insan olarak da güzel bir örnek oldu.”
( https://www.lacivertdergi.com/soylesi/2021/08/19/buyuk-misyonun-sairi-erdem-bayazit ) demişti.
Erdem BAYAZIT; içli, naif, sağlam bir duruşu olan Müslüman, güzel bir örnek şairdi.