- 2.610 kez görüntülendi
Hz Muhammed dünyanın en çok tanınan, en çok sevilen, en önemli liderlerinden biri olma özelliğini korumaktadır. Dünyaya Yön Veren En Etkin 100 veya orijinal ismiyle The 100: A Ranking of the Most Influential Persons in History, Amerikalı astrofizikçi ve yazar Michael H. Hart‘ın 1978 yılında yayımladığı bir kitaptır. 1992 yılında revizyonlar ile yeniden basılan kitapta, insanlık tarihini en çok etkileyen ve değiştiren kritik 100 ismin sıralaması vardır. Yazar Michael H. Hart, kitaptaki isimleri açıkça bir kriter olarak “büyüklük” üzerine değil, o kişinin eylemleri nedeniyle insanlık tarihinin gidişatının değişmesi üzerine belirlemeye çalıştı. Hart, hem dinî hem de politik yönden “fevkalade başarılı” gördüğü Muhammed için, tarihte iz bırakanlar sıralamasında ilk sırayı uygun gördü. (https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnyaya_Y%C3%B6n_Veren_En_Etkin_100)
2010 yılında yapılan dünyanın en sevilen insanı (bestofmen) sıralamasında da Hz Muhammed birinci sıradadır. 1. Muhammed (Pbuh – Prophet) (Asm-Hz.), 2. Jesus of Nazareth (Christ), 3. Mohandas K. Gandhi (Mahatma)
O doğmadan da doğduktan sonra da herkes tarafından bilinmiş ve sevilmiştir. Hz Adem O’nun adı hürmetine hatasının affını istemiştir. Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurdu: “Âdem hata işlediği zaman, ‘Ya Rabbi! Muhammed’in hakkı için beni affetmeni istiyorum.’ diye yalvardı. Allah,
‘Ey Âdem! Kendisini daha yaratmamışken, sen Muhammed’i nereden öğrendin?’ diye sordu. Âdem:
‘Ya Rabbi! Sen beni elinle yaratıp ruhundan bana üflediğinde, başımı yukarıya kaldırdım. Arşın sütunlarında “La ilahe illallah, Muhammedur Resulüllah” yazılı olduğunu gördüm ve bundan anladım ki, ismini kendi isminin yanında yazdığın kimse yarattıkların arasında sana en sevgili olandır.’ Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu:
‘Ay Âdem, doğru söyledin; hiç şüphesiz yarattıklarımdan bana en sevimli olan O’dur. Onun hakkı için istediğinden ötürü seni bağışladım. Bilesin ki, eğer o olmasaydı, seni de yaratmazdım.”
Hadisi, Beyhakî, Taberanî, Hakim rivayet etmiştir. (bk. Hâkim, Mustedrek, II/615; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensûr, 1/116. Yusuf Nebhanî, Hucetullahi ale’l-âlemin, s. 210).
Hz. Muhammed’i Allah, habibim diyerek sevmiş O, Habibullah (Allah ın sevgilisi ) olmuştur. O hem Rabbinin hem de insanların en sevgilisi olmuştur. O, vefat ettikten sonra da insanların sevgilisi olmaya devam etmiştir. Görmeden sevenleri, görmeden, duymadan takipçileri olmuştur. Zira O, alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberdi ve herkes tarafından bilinmesi, sevilmesi, takip edilmesi gereken bir önderdi.
Bir insan sevdiğini karşısındakine güzel sözlerle, şiirlerle, müsikiyle ifade eder. Peygamberimizi sevmek Allah’ı sevmek demektir. Kur’ân’da Yüce Rabbimiz, Allâh’ı sevmenin yolunun Resûlü’nü sevip, yolundan gitmekle mümkün olduğunu belirtmektedir. “De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân, 31.) Biz mü’minler Allah Resûlü’nü tüm varlığımızdan önce ve çok sevmeliyiz. “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allâh’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 24.)
Onu sevmek kuru bir seviyorum” kelimesinden ibaret olmamalıdır. Onu sevmek içten bir bağlılık olmalıdır. Hz. Muhammed’i sevmek demek, O’nun yolundan gitme azmi ve gayreti, O’nun sünnetine bağlı olma, yolunu yol edinme çabası olmalıdır. Belki O’nun gibi olamayız ama onun yolunun takipçisi olmak, inandığı gibi inanmak, yaşadığı gibi yaşamaya çalışmak hedefimiz olmalıdır. Hikaye budur ya: “Saf bir adam, hocanın birine gelerek der ki: -Hocam ben Peygamber Efendimizi rüyamda görmek istiyorum. Bunun için ne yapmalıyım? Hoca, bu saf adama şunları tavsiye eder:
-Çarşıya git bir kilo balık al ve o balığı iyice pişir. Üzerine de bol tuz serp. Sonra o balığı güzelce ye ve su içmeden uyu. O zaman Peygamberimizi görürsün.
Adam: “Tuzlu balık yemekle Peygamberimizi rüyada görmenin ne alakası var diye taaccüp eder. Ama hoca efendi dediyse vardır bir hikmeti diyerek yanından ayrılır ve hocanın dediklerini aynen uygular.
Önce çarşıdan balık alır onu güzelce pişirir ve bolca tuzlar sonra afiyetle yer. Hiç su içmeden yatar. Zira hoca efendi bu konuda kendisini sıkı sıkı tembihlemiştir. Fakat hiç su içmediği için de ciğerleri susuzluktan iyice yanmaya başlar. Ama çaresizdir ve hocayı dinlemek zorundadır.
Gece rüyasında şırıl şırıl akan sular, dereler ırmaklar görür. Hangi yana baksa oradan berrak sular, çeşmeler akmaktadır. Susuzluktan içi yanmasına rağmen bir yudum su içememektedir.
Sabah büyük bir telaşla kalkar ve kendine gelmeye çalışır. Çünkü gece rüyasında Peygamberimizin yerine sular, ırmaklar, dereler ve nehirler görmüştür. Durumu gelir hocaya izah eder. Hocanın cevabı manidardır:
Tamam Evlâdım! İşte sen rüyanı görmüşsün. Neye ne kadar susarsan rüyanda da onu görürsün. Eğer sen Peygamberimize gerçekten susasaydın, gece ırmaklar ve pınarlar yerine O`nu görecektin… (https://gencdergisi.com/3247-gercekten-susadin-mi.html)
O şairlerin de sevgilisi olmuş ona sevgi şiirleri yazılmış, binlerce naat olmuştur.
“Gül yüzünü rüyamızda
Görelim ya Resulallah
Gül bahçene dünyamızda
Girelim ya Resulallah
Sensin gönüller sultanı
Getiren yüce Kur’an’ı
Uğruna tendeki canı
Verelim ya Resulallah
Aşkınla yaşarır gözler
Hasretinle yanar özler
Mübarek ravzana yüzler
Sürelim ya Resulallah” ( Hacı Kişi)
“Seccaden kumlardı…
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı.
Mescit mümin, minber mümin..
Taşardı kubbelerden Tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”!
Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı.
Geceler ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı!
Kapına gelenler ya MUHAMMED,
– Uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından!
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
MUHAMMED ümmetiydi.
Konsun yine pervazlara
Güvercinler;
“Hu hu”lara karışsın
Aminler..
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!” (Arif Nihat Asya)
“Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anâya vermemiştir ol Celil
Ulu devlet buldun ey dildare sen
Doğuserdir senden ol hulki hasen
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif
Bu gice şâdân olur erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil
Rahmeten lil´alemindir Mustafa
Hem şefiu´l-muznibindir Mustafa
Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler
Amine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrül enam
Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allah dediler
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi nurdan fark
Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
Sallü aleyhi sellimü teslima
Hatta tenali cennetten ve naima
Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah
Essalatü vesselamü aleyke
Ya Seyyidel-evveline velâhirin. (Süleyman Çelebi)
“Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili En sevgili Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim” Sezai KARAKOÇ
Selam ve salat O nebinin üzerine olsun. Ne mutlu O kutlu peygambere ümmet olanlara, ne mutlu o güzel insanı gönülden sevip yolunu, yol eyleyenlere!
https://www.kayserianahaber.com/-yeni-en-sevilen-insan-hz-muhammed_m5783.html