- 4.881 kez görüntülendi
“Duyu organları tarafından alınan uyarıcıların beyin tarafından yorumlanıp anlamlandırılması sürecine algılama denir. Biz dünyayı duyu organlarımız yoluyla algılarız. Bu bakımdan bizim her duyuma ilişkin algılarımız vardır. Duyumlar algının ön koşuludur. Örneğin dilin tat alması duyumdur, aldığımız tadın çay olduğunu anlamak ise algıdır. Kulağın bir ses işitmesi duyumdur, işittiğimiz sesin telefonumuzun sesi olduğunu anlamak algıdır. Bu nedenle algı duyumların bilgisidir denebilir.” (https://www.psikolojibilimi.gen.tr/algi-nedir-algi-ozellikleri-nelerdir/ )
Son dönemlerde algı yönetimi, algıları yönlendirme, algıları yönetme gibi sıkça duyduğumuz söz dizileri vardır. “Algı yönetimi, mevcut bir düşüncenin insanlara kabul ettirilmesidir. Bu düşünceler bilinçli olabildiği gibi bilinçaltına da empoze edilecek biçimde yönetilebilir.” (https://www.iienstitu.com/blog/algi-yonetimi-nedir ) Algı yönetmenleri, kendi gerçeklerini başkalarına doğru ve hakikat olarak gösterip inandırmak isterler. “Henry Kissinger’a atfedilen “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” sözü bir bakıma bunu özetlemektedir. Bu gerçekler yanlış bile olsa doğruymuş gibi benimsetmek isterler. Yine bunlar senin doğru ve hakikat olarak benimsediklerinin hakkında seni şüpheye düşürerek de bu amaçlarını gerçekleştirirler
Halk arasında algı yönetmenlerinin çalışmalarını özetleyen sözler de kullanılır. Sıkça duyduğumuz “yukarı mahallede söylediğine aşağı mahallede kendisi de inanır” , Ya da “Bir adama kırk gün deli (ne) dersen deli (o) olur” gibi. Algı yönetmenleri reklamları, görselleri, video ve filmleri, afişleri kendi gerçeklerini benimsetmek için sıkça kullanırlar. Çocukken izlediğim bir reklam hatırımdadır. Araç hareket etmemektedir. İki adam aracı arkadan ittirmelerine rağmen yerinden oynatamazlar. Birisi onlara bir çikolata verir. O çikolatayı yiyen adamlar arabayı kolaylıkla iterler. Yani “bu çikolata insanları güçlendirir, kuvvetlendirir, enerji verir denilmek” istenmiştir. Güçlü olmak, kuvvetli olmak, enerjik olmak için bu çikolatayı yemek gerekir diye bir algı oluşturulmuştur. Küçük zihinlerde bu reklam nasıl yer etmesin ki…
Algı yönetmenleri insanlar için önemli olan bazı argümanları çokça kullanırlar. Özgürlük, hürriyet, demokrasi, insan hakları… Amerika’ da halk 1900’ lü yıllarda muhafazakardı. Kadınlar dışardaki işlerde çalışmaz, hatta dışarı nadir çıkarlardı. Sigara içmek örfen yasaktı. Hatta sigara içen kadın olursa ayıplanırdı. (Rockefeller Ailesi, A. Kuzu, S. 119) Bu durum sigara üreticilerini harekete geçirdi. Kadınlara özgürlük diyerek kadınları sokaklara, yürüyüşlere, eylemlere yönlendirdiler. Ayrıca afişlere elinde sigara içen kadın fotoğrafları yerleştirip, eylemlerde ellerinde sigara tüttüren kadınları ön plana çıkardılar. Güya kadınlar özgürlük arayışındaydı. Halbuki iş öyle değildi. Sigara üreticileri eğer kadınlar niye sigara içmiyor, biz kadınların da sigara içmesini istiyoruz, onlar da içsinler diye bir reklam yapsalar bu belki de toplumda yadırganacak, ayıplanacaktı. Ama kadınlara özgürlük deyip onları ellerinde sigaralarla eylemlere yönlendirerek sigara üretimlerini kat be kat artırmışlardı.
Hz. Muhammed peygamber olunca şehrin ileri gelenleri peygamberin getirdiği hakikatleri kabullenmek istemediler. Doğru ve güvenilir olan Muhammed yalan söylemezdi, getirdikleri hak ve hakikattı. Fakat aıgı yönetmenleri, insanların algısını değiştirmek istediler. O dönemde edebiyat, söz sanatı ve şiir önemli bir mesafe kat etmişti. Hz peygamberin getirdiği ayetler tüm bu sözlerden daha güzeldi. Bunu biliyorlardı, başka bir yol aradılar ve onu da buldular. Hz Muhammed’ e “sihirbaz” dediler, şair deseler o güne kadar şiir söylediğine rastlanmamıştı. Hz. Muhammet büyük bir sihirbaz diyerek söyledikleriyle insanları büyülüyor sihir yapıyor ve kendisine bağlıyor dediler. Böylece algı yönetmenleri doğruluğundan emin oldukları gerçekleri değiştirip kendi istedikleri yönde insanları yönlendirip algılarını başka yöne kanalize etmek istemişlerdir. Algı yönetmenleri kendi gerçeklerini dikte etmek istediklerinden başka gerçek, doğru ve hakikatları kabul etmezler, kabul etmek istemezler.
Irak savaşından önce Amerika, Irak’ın kimyasal silahlar ürettiğini sürekli pompalamış ve Irak’ı işgal etmek için zemin oluşturmuştur. Sonra da Irak’ a girmiştir. Yönetim alaşağı edilmiştir. Her şeye hakim olan Amerika maalesef kimyasal silah fabrikalarını bulamamıştır. Uluslararası kamuoyuna kimyasal silah üretiyor algısı oluşturup Irak’ı işgal etmiş ama bu fabrikaları bulamamıştır.Amerika “ben Irak’ın ve Kuveyt’in petrollerini istiyorum” deseydi uluslararası kamuoyu bunu asla kabul etmezdi, Amerika kimyasal silah algısıyla Irak’ a girmiş ve petrole ulaşmıştır. Algı yanlış olsa da kendi amacına ulaşmıştır. Hiçbir güç de çıkıp hani kimyasal silahlar için girmiştin, hani bu kimyasal silahlar, kimyasal fabrikalar dememiştir. Dese bile iş işten zaten geçmiştir.
Özgürlük, demokrasi, insan hakları adına ne tür ihlaller yaptıklarını hep birlikte gördük. Gezi olayları henüz hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır. Doğayı koruma adına birkaç ağaç bahanesiyle ülkenin ne hale getirildiğini hep birlikte gördük. Tıpkı Cezayir, Tunus, Libya vb gibi ülkelerde estirdikleri “arap baharı” rüzgarını Türkiye’de de estirmek istediklerine şahit olduk.
Son günlerde algı yönetmenleri yine meydanlardaydı. Korona virüs dünyada ortaya çıktı. Ülkelere yayılmaya başladı. Algı yönetmenleri devreye girerek bu virüsün umreye gidip gelenlerden yayıldığını ortaya attılar. Çin’den, İngiltere’den, İtalya’dan hatta Almanya’dan gelen bir çok vatandaşımızın da değerlerinin pozitif çıkmasını bir kenara bırakarak tüm taşıyıcılığı umrecilerin yaptığını yayarak umre ibadetini üzerinden dini konuları yine aşağılamak istemişlerdir. Hatta daha da ileri giderek Müslüman figürler gösterip bu figürlerin kafaların içini dezenfekte etmek gerekir gibi bir algı oluşturmak istediklerine üzülerek şahit olduk.
Algı yönetmenlerinin bizim algılarımızı değiştirmesine izin vermemeli onlara kanmamalıyız. Hazırlanan film, video, görseller iyice incelenmelidir. Bunun için birkaç basit şeye dikkat etmeliyiz. Bizim inanç, ahlak ve değerlerimizi iyi bilmemiz, onlara yeterince önem vermemiz gerekir. Olayların neden ve niçin olduğunu, arka planını sorgulamamız önemlidir. Dinle ilgili konularda ilim adamlarımıza, bilimle ilgili olan konularda da bilim adamlarımıza güvenmemiz son derece önemlidir. Medyada aracılığıyla sunulan görseller, film, video, afiş vs kurguları analiz etmemiz “size bir fasık haber getirdiğinde onu iyice araştırın” (Hucurat, 6) emri gereğince bunları iyi inceleyip, araştırmamız gereklidir. Yoksa algı yönetmenleri bizleri ellerindeki kuklalar gibi diledikleri yöne evirip çevirmeye devam edeceklerdir. Biz kukla olmamalı, kuklayı oynatan kuklacıları bilip onları iyi tanımalıyız.
http://kayserianahaber.com/-yeni-algi-yonetmenleri_m4966.html