- 1.251 kez görüntülendi
Yaşayan toplumların en önemli özelliklerinden biri de devam eden bir değişimdir. Toplumlar evrendeki farklı olay ve olgular gibi hareketsiz değildir. Toplumda devamlı bir değişim ve hareketlilik görülmektedir. Bu değişim her zaman aynı hızla olmayıp farklı hızlarda seyretmektedir. Eğitimin toplumsal değişmeyi hazırlayıcı işlev vardır. Eğitimin görevi toplumsal değişmeyi gerçekleştirebilecek kişileri yetiştirmektedir. Bu bağlamda değişim ile eğitim arasında vazgeçilmez bir bağ söz konusudur.
Eğitim zor olduğu gibi değişim de çok zordur. Değişimi gerçekleştirecek kurumlar; okullar ve öğretmenlerdir. Okullar ve öğretmenler bu zorluğun farkında olarak bu işlevi yerine getirmeye çalışırlar. Değişimi gerçekleştirecek kişileri yetiştirerek görevlerini yerine getirmeye çalışırlar. Konumuza ışık tutması açısından şu hikâyeye bir göz atalım: “Dünyanın ücra köşelerinden birindeki bir adaya, ateş geç de olsa gelmiş. Adada dört ayrı kabile, adanın dört köşesinde birbirlerinden kopuk olarak yaşarlarmış. Başka bir köyde ise, kendisinden hikmet öğrenmek için gelmiş öğrencileriyle birlikte yaşayan bir bilge varmış. Öğrencileri artık her şeyi öğrendiklerini, kendi yerlerine dönüp bilgenin rolünü oynayabileceklerini düşünüyorlarmış. Bilge onlara uygulayabilme bilgi ve becerilerinin önemini, inceliklerini anlatmaya çalışıyormuş. Sonunda bu adaya bir gezi düzenlemeye karar vermiş. Bir tekneye binmişler, dalgalı bir yolculuktan sonra adaya ayak basmışlar. Birinci kabileye ulaşmışlar. Bu kabilede ateşi sadece rahip ve yardımcıları kullanabiliyorlarmış. Bunun kendilerine verilmiş bir kutsal armağan olduğuna diğerlerini inandırmışlarmış. Sadece onlar ısınıyor ve sıcak yemek yiyor, diğerleri ise donuyor ve çiğ et yiyorlarmış. Bilgenin öğrencilerinden biri, “Ben burada kalacağım ve bütün insanların ateşten faydalanmalarını sağlayacağım,” demiş. Bilge ve diğer öğrencileri onu dikkatli olması için uyardıktan sonra yollarına devam etmişler, ikinci kabileye gelmişler. Bu kabilede, insanların ateşin ilahî bir güç olduğuna inanmış olduklarını görmüşler. Ateş yakmaya yarayan bütün araçlara tapıyorlarmış. Ama aralarında ateş yakabilen yokmuş. Bir öğrenci, “Ben de burada kalıp bunlara ateş yakmayı öğreteyim,” demiş, orada kalmış. Diğerleri yollarına devam edip üçüncü kabilenin yaşadığı yere gelmişler. Bu kabileyi de, ateşi bir zamanlar adaya getiren kişinin totemlerini yapıp her yere yerleştirilmiş bulmuşlar. Halk ona tapıyormuş. Birkaç kuşak öncesi ateşi görmüş, getiren adamın tanrı olduğuna karar verilmiş ve bu inanç yerleşmişmiş. Ama sonra da kimse ateş yakmaya teşebbüs etmemiş. Öğrencilerden biri de, “Ben de burada kalacağım,” demiş. Diğerleri dördüncü kabilenin köyüne yönelmişler. Dördüncü kabile de ateşi söylentilerden tanıyor ve ateşe tapıyorlarmış. Ateşi tanrı yerine koymuşlar. Ateş yakmayı kimse bilmiyormuş ama ateşin gücü hakkında efsaneler anlatılıyormuş. Başka bir öğrenci de bu köyde kalmak istemiş.
Bilge ve öğrencileri adayı biraz daha dolaştıktan sonra köylerde kalan öğrencileri toplayıp geri dönmek üzere tekrar aynı yollardan geri dönmüşler. Birinci köydeki öğrencinin, konuşmaya başlar başlamaz rahip tarafından tanrının düzenini yıkmaya kalkışmakla suçlandığını, bir yabancıya inanmaktansa kendi rahiplerine inanan halk tarafından yakalayıp rahiplerin ateşinde yakılmış olduğunu görmüşler. İkinci köydeki öğrenci, halkın taptığı aletlerin ateş yakmadaki marifetlerini onlara göstermek istemiş. Öğrenci ateşi yakar yakmaz halk korkmuş, tapındıkları tanrıların gazaba geldiklerini sanmışlar. Ve yabancıya tepkiyle saldırıp onu öldürmüşler. Üçüncü köydeki öğrenci, bir insanın totemine tapmanın yanlışlığını belirterek aslında onun onlara bir şey öğretmek için geldiğini, isterlerse bunu öğrenerek tanrılarını memnun edebileceklerini anlatmış. Görmüşler ki, tanrının mucizelerini kendilerine tekrarlatmayı teklif ederek totemlerini hafife alan bu öğrenci arkadaşları da canından olmuş. Dördüncü köydeki öğrencinin de, ateşin gerçekte var olduğunu ve yararlı bir şekilde kullanıldığını anlatmaya başladığı zaman önce ilgisizlikle karşılandığını öğrenmişler. Üsteleyince de, inançlarına saygısızlığı ele alan bu yabancı adam dışlanmış, bir gece de birisi tarafından ortadan kaldırılıvermiş.
Bilge ile kalan öğrencileri tekneye dönmüşler, denize açılmışlar. Öğrenciler üzüntülü ve üst üste gelen bu talihsizliklerden dolayı şaşkınmışlar.” ( http://sibelatasoy.com/ogretmeyi-ogrenmek-atesle-imtihan/)
Görüldüğü üzere insanları değiştirmek, insanları eğitmek zor bir iştir. İnsanların düşüncelerini, alışkanlıklarını değiştirmek ise daha zordur. Okullar ve öğretmenler bu zorluğun farkındadırlar. Klasik yöntemlerle çoğu kez başarısız olurlar. Bu yüzden okullar ve öğretmenler eğitim ve değişimi gerçekleştirmek için faklı yol, farklı usul ve yeni metotlar geliştirmek zorundadır. http://kayserianahaber.com/degisim-zordur_m4919.html Mustafa KÜÇÜKTEPE