- 1.829 kez görüntülendi
“ Tüketim, yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren adeta tanrısı olmayan ve daha çok tüketmekle gerekleri yerine getirilen dünyevi bir din haline gelirken, özelde devasa alışveriş merkezleri, genelde ise kent merkezleri tarafından temsil edilen tüketim alanları, bu dinin katedralleri ve mabetlerine dönüşmüştür.” ( Tüketimin Sosyolojisi, Cengiz YANIKLAR, Birey Yayınları, Sayfa 11)
Farklı dönemlerde insanların yaşam tarzları, yaşayış ve hayatı algılamaları da farklılık gösteriyor. Bu değişim hayata bakışlarını, dünya görüşlerini, giyim, kuşam, alışveriş, yeme-içme gibi gündelik hayatlarında da ayrıcalıklar getiriyor. Globalleşme, küreselleşme gibi kavramlarla hayata bakmaya başlayan kimseler geçmiş kültür, tarih vs. birikimlerinden uzaklaşmakta kendi öz benliği yerine daha global kimlikler edinme peşinde koşmaktadırlar. Yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar mahalle bakkalından, manavından, kasabından alışveriş eden insanlar, günümüzde büyük marketler ya da büyük alışveriş merkezlerinin müdavimleri olmuştur.
Bu yazının temel amacı; insanların tüketim çılgını olmaları, bunun nedenleri üzerinde durmaktır. Konuyla ilgili olarak birçok yazı kaleme alınmış ve işin sosyolojik, psikolojik temelleri üzerinde durulmuştur. Biz elbette ki sınırlı yazımızda tüm bu ayrıntılara girmeyeceğiz. Ancak insanları tüketmeye iten, tüketim çılgını haline dönüştüren, üreterek tüketmek yerine sadece tüketici konumuna sokan nedenler üzerinde duracağız.
Elektriğin insan hayatında yer almasıyla birlikte üretilen bu elektriğin bir şekilde tüketilmesi gerekirdi. O halde elektrikle çalışan yeni araç gereçler üretilmeliydi. Evet! Bunlar neler olabilirdi? Daha çok kadınlara hitap edecek olan ev araç gereçleri olabilirdi. Öyle de oldu. Önce fırınlar üretilmeye daha sonra çamaşır makineleri, süpürgeler, kurutucular, bulaşık makineleri … üretildi. Sadece kadınlara değil işçilere, çiftçilere, memurlara kısaca herkese hitap edebilecek birçok elektrikli araç gereç baş döndürücü bir hızla üretilmeye başladı.
Bin dokuz yüz altmışlarda sosyal bir statü hali olarak algılanan tüketim daha sonraları toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenen adeta tükettikçe kendini güçlü hisseden bir toplum haline geldi. Telefon ve televizyon bir zamanlar varlıklı insanlar için bir ölçüt iken günümüzde en varlıklısından, en fakirine kadar cep telefonu herkesin elinde olan hatta birçok kişide iki tane, üç tane bile var olan bir iletişim aracı olmuştur.
İnsanların tüketmesi için sürekli olarak ortaya yeni projeler çıkarılmaktadır. Yüzyılın başında “fordizm” olarak adlandırılan çeşitli üretim ve tüketim ilkeleriyle beraber asıl konumuzla ilgili olan tüketicinin sınırsız ihtiyaçları olduğu göz önüne alınarak tüketimin körüklenmesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla insanların bu özelliği dikkate alınarak üretilen otomobillerin sürekli olarak yeni tasarımlarla tüketicilerin talebini sürekli hale getirmeyi amaçlamıştır.
http://kayserianahaber.com/-yeni-tuketim-cilginligi-i_m4933.html