10 Aralık 2024
Anasayfa » Yazıları » TÜKETİM ÇILGINLIĞI (II)

TÜKETİM ÇILGINLIĞI (II)

  • 1.585 kez görüntülendi

Toplumun sürekli bir biçimde tüketici olması için farklı stiller ve tarzlar geliştirilmesi gerekiyordu. Bunun için reklam ve pazarlamanın gücüne güveniliyordu. Bir arkadaşım kendisine hayret ederek başından geçen şu olayı hikaye etmektedir: “Bir gün bir pazarlamacı geldi. Adam elindeki malı o kadar içten anlatıyordu ki bir ara kendi kendime ya ben şimdiye kadar niye bunu almamışım diye kendime sormaya başladım. Adam  malı bana sattı. Aldım ve kendi kendime herhalde bu satıcı gelmeseydi aldığım bu mal hayatımda en son alacağım bir mal olurdu.” Evet bu örnekte olduğu gibi pazarlamacılık toplumda tüketimi artıran önemli bir olmaktadır. Özellikle şirketlerin birçoğu değişik zamanlarda çok farklı pazarlamacılık stilleri geliştirerek ürettikleri malı ihtiyaç olsun ya da olmasın satma peşindedir.

Pazarlamacılık stilleri yanında reklamlardan da bahsetmek gerekmektedir. Çünkü tüketimi körükleyen en önemli etkenlerden birisi de reklamlardır. 1960’lara kadar radyo yayının bile çok az yapıldığı ülkemizde kitle iletişim araçlarının 1980’lerde hızla yaygınlaşması sonucu üretilen malların da bu araçlar yardımıyla tüketiciye tanıtılması kolaylaşmış ve tüketim artık kitlesel tüketime dönüşmüştür. Reklamın iyisi ya da kötüsü artık üretilen malların bir şekilde kitlelere ulaşmasını sağlamış ve liberal ekonominin sağladığı kolaylıklarla da bu mallar hızla tüketilmeye başlanmıştır.  Özellikle çocuklar ve bayanlar üzerine yoğunlaşan reklamlar özellikle görsel ve görüntülü medya da hızla yaygınlaşmış aileler içerisinde de çeşitli sorunları beraberinde getirmiştir.

İnsanların ekonomik durumlarının 1980’li yıllardan itibaren düzelmeye başlaması tüketimi hızlandıran en önemli faktörlerdendir. Bunu fırsat bilen şirketler taksitlendirme, indirim, kolay değişim ve kart kolaylıklarıyla tüketimi hızlandırmıştır. Daha önce aldığınız bir bilgisayar değişen teknolojiyle yenilerek değişim usulüyle yenilerek sürekli bir tüketim anlayışı yerleştirilmiştir. Ya da aldığınız bir araba, birkaç yıl sonra ortaya yeni çıkan farklı stildeki bir araba ile takas yoluyla değiştirilerek aynı sistem devam ettirilmiştir. Alışverişe çıktığınızda cebinizde paranızın olması çok önemli değildir. Size bir kredi kartı verilir ve istediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Hatta bu kartı olanlar malı aldıktan üç dört ay sonra ödemeye başlarsınız. Üstelik yapacağınız alışverişleriniz aynı zamanda indirim ve uzun vade seçenekleriyle daha çekici hale getirilmektedir. Bu ve benzeri cazip yollarla tüketim artık belli bir kesime ait bir özellik olmaktan çıkmış tamamıyla kitlesel tüketime dönüşmüştür.

Yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar alışverişler bakkaldan, manavdan, kasaptan, nalburdan yapılırken günümüzde tüm ihtiyaçlar tek bir alışveriş merkezinden yapılabilmektedir. Bu da tüketimi artıran etkenlerdendir. Zira sadece bir mendil almak için girdiğiniz bu merkezlerden onlarca kalem mal alarak çıkabilirsiniz. Şunda indirim varmış, şunu da alalım, şu da lazımdı dediğimiz çok zamanlar olmuştur. Bu yüzden bu tür tek merkezler tüketimi sürekli artırmaktadır.

Bu yazının sonucunda o zaman alışveriş yapmayalım mı? Tüketmeyelim mi? gibi birçok soru sorulabilir. Biz alıverişe değil tüketimin insan yaşantının bir parçası haline getirilmesine, ihtiyaç duyulmadığı halde kartla, indirimle, taksitle, pazarlama yöntemleriyle birçok malı almamıza sebep olan tüketim çılgınlığına karşıyız. Devasa alışveriş merkezlerinin zamanımızın çoğunu alarak Cengiz Yanıklar’ın başta da belirttiği gibi birer mabet haline gelmesine birer “rüya dünyaları” olmasına karşıyız. Dkab Bakış Dergisi 3. Sayısında Yayınlanan Yazım. Mustafa KÜÇÜKTEPE

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ